Var Mısın? Güçlü Bir Yaşam İçin Öneriler - Kitap İnceleme

Merhaba
Bundan böyle haftalık bloglarımda zaman zaman okuduğum kitaplardan tuttuğum notları da paylaşacağım. İlk paylaşmak istediğim kitap Doğan Cüceloğlu'nun son kitabı "Var Mısın? - Güçlü Bir Yaşam İçin Öneriler"
Notion'daki notlarımı aynen aktarıyorum. Böylece kitabı henüz okumayanlar için de güzel bir derleme olacağını düşünüyorum. Tabi bu notlar size fikir verebilir ama kitaptan tam verim almanız için kendinizin okumasını tavsiye ederim. (Hızlı yazmak için notlarda büyük harf kullanmıyorum. Bunun için özür dilerim)
...
nasihat edenimiz çok ama sohbet edenimiz yok.
gelişim odaklı değerler kültürü: bireyin gelişimi, olgunlaşma süreci (iç tanıklık önemli. kendine yakışan onurlu davranışı gerçekleştirme ve bunu sadece kendisi için yapma. vicdan gelişmiştir.)
denetim odaklı korku kültürü: bireyin yok sayılması, sonuç odaklı, otorite baskısı (dış tanıklık önemli. otorite görmediği müddetçe her türlü davranış yapılabilir. vicdan gelişmemiştir.)
her insan değerlidir ve doğuştan sınırsız potansiyel sahibidir. bu yüzden her insana hak ettiği değer ve önemi vermek gerekir.
insanlar yanlış davranışlarda bulunabilir ama bu onların kötü oldukları anlamına gelmez.
birey yaşamının anlamını ancak bir sosyal yapı içinde sorumluluk alarak keşfedebilir. (bireyselleşme-sosyalleşme)
yaşamın en temel birimi bireydir. bu yüzden bireyin gelişimi çok önemlidir. bireyin sorumluluk alması bir yandan onun kendini keşfetmesinin yolunu açarken diğer yandan yüklediği sorumlulukla bireye biz bilincini aşılar.
önemli olan şimdi ve burada kendin olmak. yani otantiklik sergilemek. bunu her an kendimize sormalıyız. acaba şu an kendim miyim? şimdi ölsem kendim olarak ölmüş olur muyum?
ilgi alanlarımız çok çeşitli ve geniş olabilir. ancak etki alanımız kendimiz, ailemiz ve kısıtlı sosyal çevremizle sınırlıdır çoğu zaman.
insan ilgi alanı içindeki etki alanını bilmeli ve etki alanı içindekileri de önceliklendirebilmelidir.
insan daimi olarak yaşadıklarına anlam yüklemek zorunda olan bir canlıdır. dolayısıyla insan bilen değil, arayandır. insanın yaşamı bir keşif yolculuğudur. bu yolculuğu bırakanlar bedenen olmasa da ruhen ölmüştür.
iyi veya kötü deneyim yoktur. deneyim deneyimdir. ona iyi/kötü gibi yakıştırmaları yapan biziz. deneyimlerin önemine inananlar yaşadıkları her şeyden ders çıkarırlar. tüm iyi ve kötü deneyimler bizi biz yapar. dolayısıyla hepsi değerlidir.
insanın en önemli ilişkisi kendi özüyle kurduğu ilişkidir. insan kendi özünü (can) ne kadar erken fark ederse onunla o kadar erken ilişki kurmaya başlar. böylece daha hızlı olgunlaşır. yaşamdan keyif almaya başlar. çünkü kendisidir.
cana değil yüze odaklanan kültürde yetişenler dış görünüme önem verir.
kendi özüne saygını yitirme. kendi özüne ihanet eden kendine saygısını kaybeder. kendisine yabancılaşır ve yaşam onun için anlamını yitirir.
kendin için dünyadaki en önemli insan olmalısın.
gözlemleyen bilinç içimizdeki doğruyu anlama potansiyelidir. aile çocuğu destekleyici, geliştirici bir ortamda büyütürse bu bilinç gelişir.
insan; biyolojik, zihinsel, psikolojik, sosyal ve aşkın bir varlıktır. biyolojik: fiziksel yapı, psikolojik: duygular ve ruhsal, zihinsel: bilgi, sosyal: diğer insanlar, aşkın: değerler ve inançlar.
insanı diğer varlıklardan ayıran en önemli özelliği aşkın olmasıdır.
gözlemleyen bilincin gelişmesi için insanın değerlerinin ve inançlarının farkına varması gereklidir.
evrende her şeyin bir yeri vardır. biz bilinci içinde hareket eden insan bunun farkında olarak tüm varlıklara hoşgörü ile yaklaşır. daimi olarak keşif içindedir. her şey etkileşim içindedir. (Yıldız hanımın güvercin hikayesi)
insan tüm duygularına merhaba deme cesaretini gösterdikçe kendini keşfetmeye ve biz bilincine ulaşmaya başlar. işte o zaman sorumluluk alır ve çevresindeki sorunların çözümüne katkı sunar.
gerçek bilgelik hiç kötü özelliğinin olmaması değildir. bilgelik, kötü taraflarının farkında olmakla ilgilidir.
bir şeye çıkarın kadar değer verirsen onun gerçek özünü ve gelişim potansiyelini göremezsin. (avokado ağacı - salatası örneği)
güçlü bir soru: sana nasıl yardımcı olabilirim?
sana yardımcı olursam aynı zamanda kendimize de yardımcı olmuş oluruz. çünkü özümüze yardım ederiz ve tüm insanlar ortak bir öze sahiptir. bu bizim ortak paydamız.
can'dan uzaklaşmak demek özden, coşkudan, anlamdan uzaklaşmak demektir.
korku kültüründe sorumluluk sana verilmiş görevdir. ben'e hizmet eder. bizden uzaklaştırır. korku temelli sorumluluk uzun sürmez. amaç hizmet değil kim kimi korkutacak çekişmesine dönüşür.
her gün gözlem yapın ve kendinize şu soruyu sorun: bugün en güçlü duygum neydi, bu duyguyu ne tetikledi ve nasıl oluştu, neler hissettim? Bu duygu bana nereden geldi?
bize hizmet etmeyen eylemlerimiz kendimizi mutlu etmez. çünkü henüz sahip olmadığımız şeylere bağlıyoruz mutluluğumuzu.
can'a yaptığın her yatırım senin de biz olarak yücelmene vesile oluyor.
her şey bir şey ve sürekli etkileşim halindeler. kimsenin kimseye teşekkür borcu yok.
çocukluğundan beri kendisi olmaya çalışan insan hep baskılandığı için bu çocuk yetişkin olduğunda da hep birinin kendini onaylaması ihtiyacını hisseder. bunu karşılayamazsa mutsuz olur. sonra da mutsuzluk yolunu seçer. çünkü kendisi olmaya her çalıştığında engelle karşılaşmak onu yorar. daimi mutsuzluktan keyif alır hale gelir. çok şükür zaten mutsuzum der.
içindeki çocukla iletişim kur. onunla barış. onunla yüzleş. bir sor bakalım o senden neler isteyecek?
yaşamında öz, can, biz olarak ne kadar varsın? ne kadar kendinsin? bunu sen bilmesen de için bilir. bedenin, duruşun, yüzün, gözün her şeyinle bunun sinyallerini verirsin.
güçlü soru: içinde bulunduğun halden ne ölçüde tatminsin?
daha güçlü soru: şu anda ne kadar varsın? ne kadar kendinsin?
Çektiğim hiçbir acı nedensiz değil. Ben onlar sayesinde “ben” oldum.
niyet davranıştan önce gelir. gelişim kültüründe niyet önceliklidir.
önemli olan falanca ile olan ilişkilerimiz değil, kendimize karşı dürüstlüğümüzdür. önce kendi gözümüzde var olmamız lazım.
hayat bir keşif yolculuğudur ve esas olan kendi iç tanıklığımızdır.
bireysel çıkarlarının sınırları içinde kaldığı müddetçe insan hayatında anlam bulamaz. sahip olunan her şey değişir. dün değerli olan bugün gözünde değersizdir. o yüzden yaşam amacını bunlara bağlayan insan hayatına anlam katamaz. esas olan özündür, niyetindir.
umutsuzluktan çıkmanın yolu etki alanın içinde küçük de olsa bir çaba göstermektir.
aslında bütün duygularımız bize bazı sinyaller gönderir. örneğin korku, hayati tehlike hakkında uyarır. duygularımızı olumlu ve olumsuz duygular diye algılayan aslında biziz.
bir akış halindeyiz, hepsi bu.
insanlara biricik oldukları için değer ver ve bunu onlara göster. takdir et. insanlara sosyal kimlikleri yerine isimleriyle hitap etmek bile bir takdirdir.
otantik insan, kendi özüne uygun davranan insandır. başkalarının beklentilerini dikkate alır ama ona göre konuşup hareket etmez.
her an şunu düşün: şu an ölsem kendim olarak ölecek miyim?
yaşamımız boyunca zihinsel kodlar kullanırız. korku kültüründe otorite ve denetim vardır. kodlar da kültürün istediği biçimde şekillendirilmiştir. bu yüzden insanlar birey değil birer kültür robotu olup çıkarlar. insanlara insan olduğu için değil gücü kadar değer verilir.
güçlü soru: karşındakini kötü görüyorsun ama sen ne kadar iyisin?
insan sadece yaşamak istemez. aynı zamanda yaşamını kendisi için keyifli hale de getirmek ister.
doğduğumuz andan itibaren kendi yaşam öykümüzü inşa ederiz. DC buna senaryo benzetmesi yapıyor.
diploma almakla .... olunmuyor. önce onun anlamını sindirmek gerek. öğretmenlikte de geçerli bu.
güçlü soru: hayatımda vazgeçilmez olan nedir? (Tüm değişen şeyler içinde bazı sabitler de gerekir. tıpkı fizikte olduğu gibi)
büyük resmin içinde kendi senaryonu kendin yazacaksın ve yaptığın her eylemin senaryonda bir karşılığı olacak. dolayısıyla yaptığın seçimlerde tutarlı olmak çok önemlidir.
insan ilişki kurarak yaşar ve ilk kurduğu ilişki kendisiyle kurduğu ilişkidir.
duygularımızın farkında olmak için iç görü geliştirmeliyiz. mesela öfkelendik diyelim. öfkenin kaynağını sorgulamak gerekir. ne oldu da öfkelendim, bu öfke bana ne anlatmak istiyor?
gençler için mentorluk yapmak çok önemli. alt-üst ilişkisi kurmadan, onlarla sohbet etmek... mentorluğu bağırıp çağırıp akıl vermek zannedenler yanlış düşünüyor.
ebeveyn benliği baskın kişiler her şeyi kesin kaideler etrafında değerlendirir ki bu çok yanlıştır.
madem insan doğdum, olabileceğim en iyi insan olmalıyım.
birbirini sert eleştirenler kaybeder. sevgiyle sohbet edenler ise birbirinden bir şey kazanırlar.
nasihat eden karşısındaki ile eşit iletişim ilişkisi kuramaz. insan nasihat dinlerken kendini önemsenmiş ve değerli hissetmez.
her yemekten sonra 15-20 dk. aile sohbeti yapmak gerekir. önce ailenin değerleri hatırlatılmalı.
hiyerarşi kötü değildir ama hiyerarşinin kaynağı güç ve korkutma değil bilgi ve liyakat olmalıdır.
olgun insan tavırları, duruşu ve bakışıyla yönetir. olgunlaşmayan insan emir ve yasaklarla.
duygularımız içimizdeki rehberin elçileridir. her yaşantımız kendine özgüdür. duygularımız bize ne kadar kendimiz olduğumuz hakkında bilgi verir.
yaş, cinsiyet, görünüm, eğitim ve zeka ile mutluluğun ilişkisi yok. Aile, belli miktar para, mesleğinin veya işinin senin için anlamlı olup olmaması, yakın dostların olması, kendi gözündeki varlığın, sağlık ve vicdanen rahat olma mutlulukla alakalı. bu bir bilimsel araştırma sonucu (s. 126)
yaşam başarısı bir şeyi olma ile onu yapma arasındaki dengeyle kurulur. öz kimliğin ile sosyal kimliğini dengelemen lazım.
yaptıklarımızın ardındaki niyeti analiz etmeliyiz. bunu yaptım ama niye yaptım.
ailelerin çocuklarına kazandırabileceği en önemli beceri yılmazlıktır.
aileler ve öğretmenler çocuktaki merak duygusunu köreltmemeli. çocuk doğuştan bilim insanı gibi meraklıdır zaten.
kendisinin yapabileceği her şeyi çocuk yapmalı. ne çok zor görevler yüklenmeli ne de çok basit.
özgüven ne kadar güçlü ve becerikli olduğunu bilmek değil; potansiyelinin farkında olmaktır.
yaptığı işi görev olarak gören biri gerçek bir filozof, bilim adamı, sanatçı olamaz.
uygar toplumlarda aile ve okulun ödüllendirdiği ve pekiştirdiği davranışlarla yaşamın ödüllendirdiği davranışlar arasında bir ilişki vardır.
uzun vadede yaşam merak edeni, iletişim kurup ilişki geliştireni, yardımlaşanı ve biz değerleri içinde üreteni ödüllendirir.
akıl ve duygu dengeli bir dans içinde olmalı. biri baskın olursa kişi diğer taraftan hep eksik kalır.
yaşam bir güreş değil danstır.
sahip olmak nesneleri egemenliğin altına almaktır. olmak ise öze dönük, potansiyeli geliştirici bir kavramdır. (erich fromm - sahip olmak ya da olmak kitabını öneriyor)
yaşamın her anında, her şey olması gerektiği gibi olur. temel mesele sen bunlara ne ölçüde uyum sağlıyorsun?
cinselliği konuşmayı yasakladığında cinsel enerji yok olmuyor sadece konuşmamış oluyorsun. (bu galiba her mesele için geçerlidir)
bir ortama girdiğimizde değerlerimize özgü bir seçicilik yaşarız.
erkek çözüm odaklı konuşur, kadın ilişki kurmak. bu yüzden kadınlar daha fazla konuşma ihtiyacı duyar. erkekse hemen sadete gelmek ister. bu da evrimsel süreçten kaynaklı. erkek avcıydı kadın ise erkek yokken ait oldukları grubun içinde ilişki geliştiren taraf oldu. kadının gücü ekip oluşturma gücüdür.
ilişkilerimize sosyal kimliklerimize ait beklentilerle yaklaşırsak ilişki öze dönük olmaz, tüccarlaşmaya başlarız. ben sana şunu sağlıyorum sen de bana bunu sağlamalısın...
her türlü ilişkinde kendin olarak var olabiliyorsan gerçekten güçlü bir insansın.
insanda insanı görebilmek! iletişimin en temel becerisidir.
beyin önce bütünü algılar. kitap okurken hızlıca bütününe göz atmak faydalıdır. sayfa kenarlarına not alınıp daha sonra temize çekilebilir. kitaplar bir kere okunup atılmamalı, notlara dönüp dönüp bakılmalı. notlara sorular yazmak önemli. soru sorun.
yazarken sonuç odaklı yazma. hep taslak üzerinde çalıştığının farkında ol.
malumat peşinde koşma. ilişkileri anlamlandırmaya ve keşfetmeye çalış. bağ kur, öyküleştir.
kendi isteğinle öğren. başkası için değil.
gerçek başarı emek ve sabır ister. meyvesini ancak sabreden alır. sayfa 177 çin kamışı hikayesi.
geleceğe mektup çalışması yap. sf. 179
bugün hayatının hem ilk günü hem de son günü olabilir. bunu düşünerek yaşa. değişim kolay değildir ama küçük adımlarla başlanarak yapılabilir.
büyük resmi algıla. akışı fark et.
gelişmiş insan ben içindeki bizi keşfetmiş insandır.
eğitimin amacı insanın olabileceğinin en iyisi olmasına yönelik bireye yol göstermektir.
korku kültüründe rakip ötekidir. gelişim kültüründe ölçü bireyin kendisidir.
eskiden anne baba eğitim sürecinde eksik kalsa bile onları tamamlayan aile büyükleri, komşular vs. vardı. Artık bu çok azaldı. onun yerini sosyal medya, sanal alem aldı.
meslek seçimiyle ilgili bilinçli bir süreç ne okulda ne ailede var. sadece malumat veriyorlar o da belirli bir işe hazırlamak için, kariyer değil.
kariyer planlama iş-meslek seçmekten daha önemli. çünkü işler/meslekler hızla değişiyor.
ya yeni bir meslek edin ya da eski mesleğe bir yenilik getir.
yetkinliklerini geliştirmeye bak çünkü meslekler değişse de yetkinliklere hep ihtiyaç olacak.
bir işi toplumda 100 kişi yapıyorsa en iyi yapan ilk 10 arasında olmalısın. bu kaliteyi yakalayan asla ekmeksiz kalmaz.
10000 saat kuralı DC tarafından da vurgulanmış (sf. 204)
bir insan başka bir insanı yetiştiremez. sen ona ancak hedeflerini bulması için gereken alet çantasını verirsin. kişi nereye gideceğine ve ne yapacağına ya da ne kadar muktedir olduğuna yine kendisi karar verir. (alet çantası metaforunu çok seviyorum)
martin seligman a göre bir kişi en az 1-2 alanda yetkinliklerini geliştirirse mutlu olur. seligman 24 yetkinlik alanı saymış. mesleğe yönelmeden önce yetkinliklerini geliştir.
başarılı insanlar küçüklükten beri meraklı ve araştırmacı. ortak özellikleri bu.
don juan ın öğretisi sayfa 211.
meslek seçmeden önce değerlerini gözden geçir. bu hayatta gerçekten neye önem veriyorsun? örneğin değer olarak parayı görene şunu sor: bu iş-meslek gelecekte de sana para kazandırabilecek mi?
parayı yönetemezsen para seni yönetir ve mutsuz olursun.
saat hesabı yapmak zaman yönetiminin bir parçası olabilir ama esas zaman yönetimi enerjinin yönetimidir. önceliklendirme yapmak ilk adım olmalı.
ben zenginliğine yatırım yapanın zenginliği uzun sürmez. biz zenginliğine yatırım yapan zenginliğini sürekli kılar.
yaşamı aşama aşama yaşa ama bir bütün olarak gör. bu hayatta kendim olarak var mıyım? sorusunu hep sormak lazım.
sosyal kimliğin içinde yaşamın anlamını bulamazsın. öz kimliğin/benliğin içinde bulabilirsin.
biz bilinciyle hareket ettiğinde beyin dopamin salgılıyor ve coşkulu oluyorsun.
çocuğun değerleri aile ve okulda şekilleniyor. bunlar birbiriyle uyumlu olmalı. bir toplumun devamı için değerleri, güven duygusu ve dayanışması gerekiyor. ayrıca bir büyük vizyonu olmalı. işbirliği yapmalı ve üretmeli.
toplumun sana öğrettiği davranış kalıplarını bilinçsiz olarak tekrarlıyorsan kültür robotu oluyorsun. kültür robotu olmazsan ancak değişimin önünü açabilirsin.
gelişmek için konfor alanının dışına çıkıp keyfini bozmak zorundasın. konfor alanını koruyan toplumlarda gelişmenin önü tıkanır. korku kültürü bireyin gelişmesine izin vermez.
uygarlık bir bilgi meselesi değil, değerler manzumesidir.
korku kültürünün değeri güçtür. gücün kadar güvendesindir. bu yüzden güçlünün kanatları altına sığınılır. sosyal kimlik etrafında bütünleşilir. Zonguldaklılar derneği vb. bir olma gücümüzü hep dış tanıklıktan alıyoruz. bir öteki, bir düşmanımız olmak zorunda hep.
korku kültüründe kimi ötekileştirdiğine göre bir gruba ait olursun. korku kültürüne göre yaşam bir güreştir. gelişim kültürüne göre ise ahenkli bir dans.
değerleri doğrultusunda yaşamayan insan bir süre sonra kendine yabancılaşır ve hayatının anlamını yitirir.
değerler parayla ölçülmez.
kendimizle aramızdaki fark bir başkasıyla aramızdaki fark kadar büyüktür (montaigne)
başkalarına ulaşmanın en kestirme yolu önce kendine ulaşmaktır. insan olarak hayatta hep sonuçlar görürüz. halbuki bu sonuca neden olan bir davranış var. bu davranışın ardında bir bilgi var. bilginin arkasında niyet var.
bir olayın tek başına bir anlamı yoktur. olay, anlamını içinde yer aldığı büyük resim içinde kazanır.
hayata anlam verme beynin bir öykü oluşturmasıyla başlar. doğası gereği insan hayatını anlamlı bir öykü haline dönüştürmelidir.
malumat bir şey hakkındaki enformasyondur. enformasyon parçalarının kendi aralarında ilişki kurmasıyla anlamlı bir bütün yani bilgi oluşur. farkındalık da bilginin yaşamla anlamlı bir bağ kurulmasıyla gelişir.
insan neden okur? kendini tanımak için. bunu ancak olgunluğa erişmiş bir insan idrak edebilir.
Kitabı okurken ben büyük keyif aldım. Ancak itiraf etmek gerekirse bu bir okuma kitabı değil, yaşam kitabı. Yani bu kitabı yaşamalısınız. Tuttuğum notlar, dediğim gibi, size içerik hakkında fikir verir o kadar. Siz kendi okuma sürecinizi yürütmeli, kendi notlarınızı çıkarmalı ve onları hayatınıza entegre etmelisiniz. Bu kitap ancak öyle layığını bulur.
Yorum, beğeni ve paylaşım yoluyla katkı verirseniz memnun olurum. İyi okumalar dilerim.
#doğancüceloğlu #varmısın #yaşam #hayat #kitap #kitapinceleme #kitapnotları